BünYe MeseLesi…
Ben isterim ki, herkesten
de öte, affedersiniz, domuz gibi sağlam bünyem olsun. Fakat benimkisi
Bir gün dışarı çıkılırsa,
diğer gün yüksek olasılıkla evde oturulacak. Çünkü vücut bir kere kendine
gelsin. Anneannem huzurla uyusun, “her gün gezen tavuk, eve gelir, kuyruğu
yoluk” derdi. Burada maksat elbet "kuyruk bütünlüğünü sağlamak", yoksa ben de her
gün gezerim… Niye oturup yazı yazayım?
Tesisat eksikliği midir
bilinmez, el ayak uçları çoğunlukla bizim
gibilerde soğuktur. Kendimi ısıtamadığım için, bulunduğum yerleri çok sıcak
tutanlardanım. Örneğin ev mutlaka güney batıya bakacak, güneş görecek. Yoksa
bizim lügatta ona ev değil, iglo deniyor.
Başka bir örnekse, annemlerin dilindeki
fıkra benim için değişerek, şöyle dile gelir oldu; “Cehenneme zebaniler, yeni
adam getirirler ve içeri koymak için kapıyı açarlar, içerideki bir garip Işın
seslenir; kapatın, kapatın içerisi soğuyor”J
Düzenli yaşayacaksın, çalışırken erken
yatacaksın. Nerede eller havaya, balıklar oltaya, vur dibine, çılgın eğlenceler, heyhat!
Doğduğumdan beri yediğim iğnelerden
altım kevgir, etrafsa hep nazar sahibidir. Bir türlü tam toparlamak mümkün olmadı.
Hele güzel ince bir elbise giyelim, gezelim. Fatura poşet içinde,
üşütmeye bağlı karın, baş ve/veya boğaz ağrısı… Böyle olunca ne giyim zevki
kalıyor, ne de hevesi…
Giyerim hırkamı, otururum
aşağı…
Seattle’da çok değerli
insanlarla tanışma fırsatım oldu. Bir tanesi Amerikan Ordusundan emekli subay kurmay
albay bir “kadın". Bir kere duyunca bile, “güç” kelimesinin karşılığı bu
diyorsun, bir bayan olarak hemcinsimi, hayranlıkla takdir ediyorum. Bu güzel
yürekli insan, neşe olsun diye komik anılarını anlattıkça, bendeniz de arka
planda söyle bir çevrim çalışıyor. Işın sen olsan, ordu da ancak
bir “çizgi roman” olabilirdin. Keza cephede soğuktan buz heykeline dönüşmek;
çok yoruldum yürüyemiyorum derken, bir tankın altında kalmak; duvara tırmanma
taliminde çıkabildiği yerden, hep yer çekimi yüzünden düşerek, başlangıç
noktasına dönebilmek, bende.
Haydi olumlu bir şey yazayım, bir tek iyi
nişancıyımdır. O da Allah, belki de bir gün lazım olursa, zaten savaşta ayakta
kalması zor, bari yorulmadan durduğu yerden attığını tutturabilsin, bu da bir hayatta kalma becerisidir, diye mi yarattı bilemiyorum… Yemekse ayrı bir dava,
hem her şeyi yiyemiyorum, hem de çok sık acıkıyorum, mazallah elim ayağım titriyor. Bu
nedenle cephede yemek mevzusunu düşünmek bile istemiyorum!
Evrimi inceleyince,
benim gibilere belki sistem bug’ı (hatası) diyebiliriz. Aslında evrimin belki de bizim gibileri zaman içinde elemesi gerekirdi diye
düşünüyor insan, ancak Yaşatacak, yaşatınca, evrimde evrilebiliyor anlaşılan, bunun yanında henüz bilimin çözemediği çok şey var. Detaylarına hakim olmadığımız, şaheser bir DNA taşıyor olabiliriz.
Her şey bir yana,
şükürler olsun bu satırları yazdırana, yine de bir köşeye yazalım Maşallah,
efendim yaratılışta benden ancak hayata dair, şimdilik sade suya bir çorba.
Sevgiyle kalın!
Işın:)
Not: Hareket, ordu, antrenman diye yazınca en sportif göründüğüm fotolardan birini ekleyeyim istedim. Bu da insan ruhuna özgü bir şey sanırım, eksik olan yönü tammış gibi gösterme... Sosyal medya bu alanda yıkılıyor malum:) Ben Gülse Birsel'in dediği gibi beyin jimnastiği seviyorum, ne yapayım?
Not: Hareket, ordu, antrenman diye yazınca en sportif göründüğüm fotolardan birini ekleyeyim istedim. Bu da insan ruhuna özgü bir şey sanırım, eksik olan yönü tammış gibi gösterme... Sosyal medya bu alanda yıkılıyor malum:) Ben Gülse Birsel'in dediği gibi beyin jimnastiği seviyorum, ne yapayım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder